2 Şubat 2010

BEŞİKTAŞ'IN SAHİBİ KİM

Uzun zaman sonra ilk defa yazıyorum. Açıkçası yeniden yazıp yazmama konusunda da emin değildim. Ancak bu gün futbol bloglarında rutin turumu atarken, eksibesiktas.blogspot.com daki Beşiktaş taraftarının çağrısını gördüm. Her ne kadar Galatasaray taraftarı olsam da bu çağrıya kayıtsız kalamazdım.

Bir sporsever olarak Beşiktaş taraftarının içinde bulunduğu durum beni gerçekten çok rahatsız ediyor.

Kulübün başına geldiği anda "Gideceğim gün paramı alır giderim" diyerek kulübü ipotekleyen; Aynı parayı sanki hiybe ediyormuş gibi çarçur eden; İki yıldır istisnasız her maçta duyduğumuz "Yeter Yıldırım Demirören" tezahuratlarına aldırmayıp istifa etmeden yola devam eden; Bu süreçte bulunduğu konuma bakmadan taraftarla ağız dalaşına giren; Bundan daha öte kendini eleştiren taraftarları kastederek tirübünleri temizleyeceğiz diyebilen; Ve hiç bir şey olmamş gibi utanmadan tekrar aday olan Yıldırım Demirören sürpriz olmayan bir şekilde yeniden başkan seçildi.

Neden mi ?

Çünkü Büyük Başkan Yıldırım Demirören'in dediği gibi Beşiktaş'ın gerçek sahibi yirmibin kongre üyesidir.

Yani Beşiktaş'ın gerçek sahibi; Hayatında hiç eski açıkta maç izlememiş, bilet kuyruğuna girmemiş, maçtan iki saat önce stada girip takımın ısınmak için sahaya çıkmasını beklememiş insanlardır. Beşiktaş'ın gerçek saipleri kulübe gönülden bağlı olan; Beşiktaşın çıkarlarını herşeyin önünde tutan taraftarar değil. Birbirleriyle ciddi ticari bağlantıları olan ve bu doğrultuda kongre üyesi olarak çok büyük avantaj kazanacak İş Adamlarıdır. Hal böyle olunca da Yıldırım Demirören'in yeniden başkan seçilmesi büyük bir talihsizilik olsa da sürpriz değildir.

Biz çocukken Süleyman Seba başkanıydı Beşiktaş'ın. Beşiktaş'ın ta kendisiydi aslında Seba. Beşiktaş ruhu ne ise işte o vücut bulmuştu seba da. Zaten eski kaptanıymış Beşiktaş'ın. Herkes saygı duyardı ona. Saygıyı hak ederdi çünkü. Beşiktaş kadar saygındı. Beşiktaş'a yakışacak kadar beyefendiydi. Hep o kalacak sanırdım Beşiktaş'ın başında. Bir gün Seba'nın yerine genç bir çocuk geldi. Vizyonu sağlam, façası yerinde bir adam. Toy görünüşüne rağmen karizması ve sağlam duruşuyla, Aziz Yıldırım ve Özhan Canaydın'ın da saygısını kazanmış hatta abi kardeş atmosferi oluşturarak İstanbul'un bu ezeli rakiplerinin, aynı zamanda ezeli dostlar olduğunu gözler önüne sermişti. Bilgili'nin döneminde, yıllardır taraftarın da dediği gibi "yenilsen de yensen de" tadında maçlar çıkaran Beşiktaş futbol takımı, önünde durulamaz bir futbol fırtınası haline gelmişti. Kara Karakartallar 100. yılında bütün önemli rakiplerini içerde dışarda yenerek muhteşem bir şampiyonluk yaşamışlardı.

Ne olduysa bir sene sonra oldu. 2003-2004 sezonunda işler bir anda kötüye gidince taraftarla arası açılan Bilgili onurlu bir adamın yapması gerekeni yaptı ve istifa etti. Ve yerine Erdoğan Demirören'in mahdumu Yıldırım Demirören geldi. Gerisi malumunuz.

Aslına bakarsanız bir Galatasaray taraftarı olarak Beşiktaş'ın sportif başarısızlığı beni ilgilendirmiyor. Belki de Beşiktaş taraftarı ile kesiştiğimiz noktada burasıdır. Zira Süleyman Seba döneminde deBeşiktaş'ın yıllarca şampiyon olamadığını hatırlıyorum.

Ben Yıldırım Demirören'in kulübün saygınlığına zarar verdiğini düşünüyorum. Geldiği günden beri Beşiktaş'ın üzerine oyunla oyanıyor, Ligi 2 büyükten ibaret hale getirecekler diye diye Beşiktaş'ı Küçük Fenerbahçe yapan, Bu adam, bu lumpen yönetim tarzı beni rahatsız ediyor.

Taraftarın neredeyse tamamının nefret ettiği bir adam tekrar başkan oldu. Beşiktaş Şampiyon olsa ne farkeder.


http://eksibesiktas.blogspot.com/2010/02/besiktas-taraftarna-cagr.html

Beşiktaş taraftarına Çağrı Yukarıda ki linkten uaşabilirsiniz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder