29 Ekim 2009

ARDA VE CRİSTİAN YIRTTI !!!!


Ve PFDK derbinin faturasın kesti.

100 yıllık derbi ne hale geldi arkadaş!!! Artık maç kadar beklenen başka bir şey var: Maç sonu kesilecek cezalar.
Fenerbahçe iki maç seyircisiz oynayacak.

Keita ve Bilica'ya ise 3 er maç cezalı.
Tahmin

Fenerbahçe bir hafta İzmir'e gider.

Keita Bucassor maçıyla bir maçını tamamlamış oldu. (Yalnış harılamıyorsam 4 sarıdan bir hafta ekstra cezası var Keita'nın)

Fenerbahçe Bilica'ya itiraz eder ve cezayı iki haftaya indirebilir.

Peki Arda ve Cristian ortalığı karıştıran adamlar nasıl yırtar anlamadım.

Tahmin

Arda'nın son karşılaşmada aldığı ceza bu maçta onu ve Hasmını kurtardı.

26 Ekim 2009

EL CLASICO TÜRKİYE ' DE !!!


Haftalardır beklenen maç oynandı ve bitti ama sonuç birçok kişiyi şaşırtmadı sanırım! Dün gece oynanan maçtan önce birçok tartışılan konu vardı, Galatasaray'ın hücum hattı çok tehlikeli, Çok etkili oyunculara sahipler. Bu kez sonuç farklı olacak.Fenerbahçe' de Alex oynasa bile 2 haftadır antreman yapmıyor. Ne kadar etkili olabilir ki. Rijkard takımı maçlardan önce kampa sokmuyor Bu sayede GS lı oyuncular strese girmiyor. Rijkard bundan daha yüksek gerilimli maçlara çıktı ve bu maçta takımı daha iyi hazırladı vs vs...
Galatasaray'ın bu sene hazırlattığı mor forma ile birlikte haftalar öncesinden yeni bir polemik başlamıştı.Tüm Fenerbahçe taraftarları Galatasaray'ın Kadıköy'e mor forma ile gelmesini istiyordu.Hatta ilginçtir bazı Galatasaray taraftarlarıda bu oluşumu destekliyordu!!!Hatta maçtan birkaç gün önce tüm medyada Galatasaray'ın maça mor forma ile çıkacağını yazıyordu.Eee Fenerbahçe taraftarıda hazırlıklara başlamıştı:)

Maçtan 1 gün önce Galatasaray parçalı forma ile maça çıkacağını bildirse de hazırlıklar tamamdı ve geri dönüş imkansızdı:)

Herkes bir şeyler konuştu, anlattı ama maç saati gelmişti artık,daha oyuncular ısınırken çıkan gerginlik maçın ne kadar diken üstünde geçeceğinin göstergesiydi.Maç başladı ve daha maçın ilk dakikasında Emre 'nin müdahalesinde Baros sakatlandı eski sabıklaları dolayısıyla benle birlikte maçı izleyen Galatasaraylı ve Fenerbahçeli arkadaşlarımdan hiçbiri Baros'un gercekten sakatlandığına inanmadı. Maçtan sonra öğrendik Baros'un sol ayak tarak kemiğinde 2 kırık tespit edilmiş, kendisini pek sevmem ama gerçekten çok üzüldüm inşallah en yakın zamanda yeşil sahalara döner.

Bu maçta fark yaratacak eşleşmeler Alex-Mustafa Sarp , Kazım-Servet ve Gökhan,Roberto Carlos-Keita , Arda - Gökhan idi. bu 4 eşleşmede galip gelen takım skorada yansıdığı gibi Fenerbahçe oldu.Benim bir Fenerbahçeli olarak Galatasaray'da en çekindiğim oyuncu Keita idi. Ben Wederson'la orayı kitleyip Santos'la hücum edeceğini sanıyordum ama Daum Carlos-Wederson ikilisini o sol kanada koyarak Galatasaray'ın en etkili adamını sahadan sildi. .Nitekim Keita sinirden deli oldu ve kendini attırdı.Ne yalan söyleyeyim Carlos'tan bu kadar iyi bir oyun beklemiyodum.Müthiş disiplinli ve kontrollü oynadı sadece 1 kez ayağı kaydı geç kalarak Galatasaray'ın maçtaki tek pozisyonunu Aydın'a hazırladı. Aydın'da tıpkı Kazım gibi topu tribüne gönderdi.


Bir parantezde Arda'ya açmak istiyorum kendisini beğenirim ama hiç bir zaman abartıldığı kadar büyük bir oyuncu olduğuna inanmadım.Bu maçta bir kez daha kanıtladı düşüncemin doğruluğunu. Şimdi soruyorum "Arda ilk kez, ilk 11 de oynadığı maçtan bugüne ne kadar geliştirdi kendini sizce? İlk oynadığında da bu çocuk oyun zekası, bileklerine hakim olması ve iyi orta yapması ile parlamıştı. Bugüne kadar sadece biraz daha olgunlaştı bence.Allah aşkına bu kadar hücuma yakın ve genç bir oyuncu şut çalışmaz mı? Frikik çalışmaz mı ? Oyunu daha hızlı oynamak için biraz çabalamaz mı? Bilmiyorum belkide çalışıyodur. Demekki olmuyor.Birde artık bir büyük maçta oyna be Arda (Avrupa Şampiyonasındaki maçlar hariç orda zaten bizimkilere neler oldu kimse hala bilmiyor ama çok güzeldi be) yada oynama böyle devam et:)Dün gecede Rijkard 60 dakika dayanabildi Arda'ya.


Maça yine Alex damga vurdu Brezilyalı 2 sene önce attığı golü aynı kaleye tekrar yolladı 2 sene once arka direkte Ergün izliyodu dün de Hakan Balta pek değişen bişey yoktu aslında. Fenerbahçe golü bulunca Galatasaraylı oyuncular yine aynı moda girdiler ve maç 12. dk da bitti Galatasaray adına. İlk yarının skoru 1-0 dı.Maçın 53. dakikasında Leo Franco'nun peşpeşe yaptığı hatalar sonucu Fenerbahçe farkı ikiye çıkardı.56.dakikada Hakan Balta cevap verirken, son sözü hala nasıl bir golcü olduğunu anlamadğıım ama attımı birbirinden enteresan goller atan "klas!" golcü Guiza söyledi. Ayrıca Guiza'nın golden sonra Semih'e koşup sarılması çok manidardı. Maçta 3-1 bitti ve gelenek bozulmadı.






Maçtaki pankartlar,internetteki derbi geyikleride çok eğlenceliydi.Galatasaray'ın bu durumunu alaya alan espriler Fenerbahçe'nin Türkiye Kupası'na hasretine yapılan göndermelere çok benzerdi :)

Ne diyelim artık El Clasico 10 yaşında !








25 Ekim 2009

19 Ekim 2009

Derbi Gölgesinde Avrupa Lİgi (Derbiye Doğru)

Fenerbahçe, Gaziantep'e kaybetti. Galatasaray Trabzonspor'u yendi. Derbiye bir kala aradaki puan farkı ikiye indi. Ardından klasik Daum spekülasyonları "Alex derbide yok. Lugano yok." İki takımın da perşembe günü Avrupa igi maçları var ve kimsenin umrunda değil. Tüm gazeteler derbiden bahsediyor.





Önce Fenerbahçe Bükreş'de çıktı Stau'nun karşısına. Daum kendinden birkez daha ezber bozmadı ve alternatifleri dahi sakat olan oyuncuların yerine (Yahut Daum'un sakat olduğunu idda eden oyuncular yerine ) yeni isimler denemektense, kanat oyuncusu Kazımdan santrafor türetmeyi tercih etti. Anlaşılan Fenerbahçe kulübeye boşuna bu kadar yatırım yaptı. Hem zaten açk açık söylemişti Başkan hedeflerinin Lig Şampiyonluğu olduğunu. Böylece Daum derbiye istediği oyuncuyu saklyabilirdi. Öyle de yaptı. Nihayetinde de biz futbol severlere doksan dakikalık bir uyuklama seansı yaşattı.



Galatasaray ise Birbaşka Bükreş ekibi olan Dinamo ile İstanbulda karşıaştı. Fenerbahçe'ye oranla daha renkli bir kulübeye sahip olan Galatasaray Elano, Kewell ve Nonda ile başladığı maçı 4-0 a getirene kadar zevk verdi. Sonrası ise Fenerbahçe maçını düşünmekle geçti.


Geçtiğimiz hafta Galatsaray'ın derbiye mor forma ile çıkacağını açıklaması ban göre yönetimin oyunculara verdiği bir ultimaton. Zira Kadıköy deplasmanında, Fenerbahçeye üzerinde mor forma ile yenilmenin akabinde Fenerbahçe taraftarının geçeceği dalganın şiddetini tahmin etmek hiçde zor olmasa gerek.





Fenerbahce'nin haftasonu Gaziantep'de kaybettiği iki puan bana göre Galatasaray'lı oyuncuların iştahını kabartmaktan ziyade aradaki iki puanı koruma dürtüsü yaratacaktır ki bu da Galatasaray'ın en büyük handikaplarından biri gibi görünüyor. Zira her nekadar Galatasaray iyi kontra atak yapma potansiyeline sahip olsada, topun arkasında beklemeyi hiç beceremiyor. Bir de Kadıköyde Fenerbahçe'nin Galatasaray'a ne kadar kolay gol atığı düşünülürse; Galatasaray'ı bekleyen en büyük tehlike topun arkasında kalıp oyunun hakimiyetini Fenerbahçe'ye vermek olur.

Derbide en önemli faktörlerden biri de kafa yapısı. İki takımın oyuncularının, özellikle de yerli olanların yüzlerinden bile anlayabilirsiniz aradaki farkı. Fenerbahçe'li oyuncuların Kadıköydeki maçlardaki kendilerinden emin duruşları Galatasaraylıları çileden çıkaracak cinsten. Fenerliler biz burada yenilmeyiz modundalar. Galatasaray'lılarda ise daha top Fenerbahçeli oyuncuların ayağına değer değmez bir panik havası hasıl oluyor. Kalelerinde görecekleri ilk pozisyonun golle sonuçlanacağını ve maçın birdaha dönme ihtimalinin olmadığını düşünüyorlar. Belki de bu yüzden gitmeye yüz tutan hiç bir maç için doksan dakika boyunca dönme ümidi belirmiyor.
Geçen sezon oynanan maç geldi aklıma. Hatırlarsanız Galatasaray maça fırtına gibi başlamış Lincon'ün golüyle de bir sıfır öne geçmişti. Selçuk'un golünden hemen önce, diğer taraftan gelen ortaya, kafayı yine Selçuk vurmuş ve korner olmuştu. İşte o anda Galatasaray'lı oyuncuların bir anda yüzleri düşmüş, rahatsızlıkları ekranı kaplamıştı. Semih'in golü (yani Emre Aşık'ın kendi kalesine attığı gol) ise bence bu kafa yapısının sonucuydu.

Bütün bu gelişmelerin ışığının altında ben Galatasaray'ın maça daha gergin çıkacağını düşünüyorum. Maça istedikleri gibi başlayamadıkları takdirde Glatasaray'ın maçı onbir kişi bitirememe ihtimali çok yüksek. Tabi erken bulacakları bir gol ve ilk yarıyı önde bitirme ihtimali ise Fenerbahçe'nin ikinci yarıda eksik kalmasına sebeb olabilir.

Gönlüm tabi ki Galatasaray'dan yana. Favorim ise malesef Fenerbahçe. Umarım kırmızı kartların havada uçmadığı, Futbolcuların birbirlerini yumruklamadığı Galatasaray'ın Fener'den en az bir fazla attığı bol gollü bir derbi olur.


BEĞENDİREMEZSİN


Galatasaray - Netanya 6-0 Rakip değil.


Galatasaray - Kayserispor 4-1 Rakip değil.


Galatasaray - Beşiktaş 3-0 ölçü değil.


Galatasaray - Trabzonspor. 4-3 bu kadar gol yememeli.


Kabul ediyorum Galatasaray dün ik yarının sponunda yediği golden sonra, gereksiz panik yaşadı. 4-2 den sonra da oyun disiplinini kaybetti.


Benim anlamadığım nokta, Galatasary hangi ligde futbol oynuyor. EPL de oynuyor da Türkiyede hazırlık mı yapıyor. Yada TSL de Man UTD var da bizmi görmedik. Ne olur Galatasaray için ölçü kabul edilecek maçlar gelsin artık.


Mesela hafta içi oynanacak Bükreş maçı ölçü sayılabilir mi ?


Lütfen bir karar verinde galibiyetlerin tadını çıkaralım. Yada Ölçü olarak kabul edeceğiniz bir kaç takımı TSL de oynamaya ikna edin. Sizin yüzünüzden kazandığımız maçlardan sonra bile keyifle uyuyamıyoruz.


Hafta sonu Fenerbahçe derbisi var. Biliyorum, biliyorum, derbiler her türlü sonuca açıktır ve ölçü olarak kabul edilmez.,..


Elinizi çabuk tutun, Tezelden cevabınızı bekliyoruz!!!


Galatasaray Taraftarı

ŞAMPİYON OLDUNUZ MU ?

Fazla değil birkaç hafta önce Erhan Altın'ın görevine son verildiği zaman yazmıştım. "Artık Şampiyon Olursunuz" diye. Nurullah Sağlam neden istifa etmiş bilmiyorum ama Lafı uzatmaya gerek olmadığı aşikar.

ÖNCE KAFALAR DEĞİŞMELİ !!!!!

13 Ekim 2009

Ben 10 diye Tusubasa'ya Derim


Okulların açılmasıyla farkettim ki çocukların yeni bir fenomeni var. Ben 10, suluklarda, beslenme çantalarında, devterlerinin kaplıklarında hep aynı çocuğun resmi. Tabi ki her lisanslı ürün gibi onunda çakmaları var. Sen Ben 10 yazmış basmış adam çantayı. (Bu arada kız çocuklarının tutkusu Winx Club). Anladığımız kadarıyla, bu günlerde Dünyayı bu çocuk kurtarıyor.Üstelik adı da Benjamin.

Bizim çizgi filmlerimizde çocuklar Dünya'yı kurtarmakla uğraşmazdı. Üstelik adı Benjamin'se hiç uğraşmazdı. bambaşka bir işi vardı: Kartal vuruşu.

Evet Benjamin 10 numara mı giyerdi; Hatırlamıyorum ama, Sırf o kartal vuruşu yaparken biz uyuyor olmayalım diye hafta sonları erkenden kalkar TV nin başına geçerdik.

Asıl 10 numara ise arka mahallede yetişmiş bir Japon çocuğuydu.
İsim:Tsubasa ohzora
Takım:Nankatsu/Japon milli takımı
Pozisyon:forvet
Ülke:Japonya
Hikayenin baş kahramanı olan Tsubasa, Nankatsu şehrine yeni taşınmıştır. Babası gemi kaptanı olduğu için annesiyle beraber yaşamaktadır. Annesi özel bir okula gitmesini istemesine rağmen Tsubasa, kentte bulunan bir devlet okulunu tercih eder. İyi bir futbolcu olabilme hayalini gerçekleştirmek için okulunun futbol takımına giren Tsubasa takım kaptanı olur. Nankatsu takımıyla Japonya Şampiyonası'na katılan Tsubasa'nın, şampiyon olabilmek için önünde uzun bir maraton ve mağlup etmesi gereken güçlü rakipler vardır.




Bizim için 10 numarayı değerli kılan Tusubasa'ydı. Hagi'nin formasındaki Pele'nin değil Tsubasa'nın numarasydı.


Bizim çizgi filmlerimizde çocuklar canavarlarla savaşmazdı. Futbol oynardı.

Evet, belki Fizik kurallarını hiçe sayar; Saha Tsubasa'nın ayağının altında bir koşu bandı misali kayar; Şut atıldığı anda top bir Amerikan futbolu şekli alır, Bir şut 3-5 dakika arası bir maç 200-300 dakika arası zamanda gerçekleşir; Ve bir maç 3 haftada biterdi.

Yine de severdik. Herkesin bir kahramanı vardı. Üzerinde mavi ve beyaz renkleri barındıran herhangi bir kıyafet Nankatsu forması, herkes Japon ligindeki bir oyuncu olurdu.

Çoğunluk Tsubasa olmak isterdi (Kendince Tsubasa idi)

Benim adamım farklıydı


İsim: Taro Misagi
Takım: Nankatsu/Japon Milli Takımı
Pozisyon: Forvet Ülke: Japonya



Gezgin bir ressamın oğlu olan Misagi, Nankatsu'ya taşındıktan kısa bir süre sonra Tsubasa ile dost olur. Tsubasa ile birlikte oynadığı Nankatsu forvetinde "Altın İkili" olarak adlandırılırlar. Takımdaki en centılmen oyunculardan biri olan Misagi maçlarda yaşanan kavgaların pek çoğunda ayırma görevini üstlenmiştir.


Taro Misagi ilk bölümde bir boğayı çalımlamış, o gün itibari ile (Ninja Kaplumbağa Leanardo ile birlikte) fenomenim olmuştu. Futbolu sevmemde 8 numaralı bir başka oyuncu Ünal Karaman'la birlikte başrol oynamıştı.



Bizim çizgi filmlerimizde en Kötü çocuk Huyuga'ydı. Çünkü o rakip takımdaydı ve en Japonya daki en iyi 9 numaraydı.

İsim: Kajiro Hyuga
Takım: Meiwa/Japon Milli Takımı
Pozisyon: Forvet Ülke: Japonya




Meiwa takımının saldırgan kaptanı. Uzun süre Tsubasa'nın en büyük rakibi olan Hyuga, önceleri kazanmak için her yolu denemesi sebebiyle izleyiciler tarafından sevilmemiştir. İlerleyen bölümlerde ise Hyuga'nın aslında kötü bir insan olmadığı anlaşılır. Babasız ailesini geçindirmek amacıyla futboldan arta kalan vakitlerinde çalışan ve hedefi turnuvada şampiyon olarak burs kazanmak zorunda olan Hyuga'ya zamanla sempatimiz artmıştır. Şampiyon olması ise ancak Nankatsu'yu yenmekle mümkün olacaktır.

Tabiki Jun Misugi, Hikayesi ile bizleri hüne boğam kaptan




İsim: Jun Misugi
Takım: Musashi
Pozisyon: Forvet
Ülke: Japonya

Musashi takımının başarılı forveti Misugi, gerçekte herkesten gizlediği bir kalp rahatsızlığı vardır. Bu rahatsızlığı futbol oynamasını tehlikeli hale getirdiği halde, futbola veda etmeden Nankatsu takımını yenerek Japonya şampiyonu olmak istemektedir.


Evet biz futbolu sokak arasında sevdik. Çizgi filmlerle pekiştirdik.Mahalle maçlarında çizgi film kahramanıydık. Tsubasa'ydık, Hyuga'ydık. Zidane, Ronaldo daha sonra olduk. İkiboyuttan üçüncü boyuta geçişimiz halı sahalara ayak bastığımız günlere denk geldi. Ama hiç bir zaman Misaki olduğumuz günlerin tadını vermedi.


Nankatsu hatırası





Ve Diğer Karakterler


İsim: Genzo Wakabayashi
Takım: Shutetsu-Nankatsu/Japon Milli Takımı
Pozisyon: Forvet Ülke: Japonya



Nankatsu şehrinde yaşayan zengin bir ailenin çocuğu olan Wakabayashi tenis topundan basketbol topuna kadar her türlü topu yakalıyabileceğini iddia eden bir kalecidir. Nankatsu kentine taşınan Tsubasa ile hangisinin daha iyi olduğunu görmek üzere maç yaparlar. Bu maçı Nankatsu kazanır. Ancak bu maç ikili arasındaki dostluğun temellerini atar. Bu maçtan sonra Shutetsu ile Nankatsu takımları Nankatsu adı altında birleşerek turnuvaya katılırlar.




Japonya'nın en iyi kalecilerinden biri olmasının yanısıra dövüş sanatları konusundaki bilgisi ve becerisiyle tanınır. Yarı finalde Meiwa takımının kalesine geçen Wakashimazu,oyuna girer girmez kurtardığı penaltıyla dikkatlari üzerine çekmiştir. Konuşmayı fazla sevmeyen kalecimiz Meiwa takımının agresif kaptanı Hyuga'nın korkuyla karışık saygı duyduğu yegane insandır.

İsim: Kazuo Tachibana ve Masao Tachibana
Takım: Hanawa
Pozisyon: Forvet
Ülke: Japonya




Hanawa takımının ikiz forvetleri şampiyonluk yolunda Nankatsu'nun dişli rakiplerindendir.

11 Ekim 2009

YOKUM DİYOR!!!!!


Evet böyle olacağını hepimiz biliyorduk. Bosna'nın Dünya Şampiyonası'na bukadar yaklaşmışken Estonya'ya takılmasını beklemek boşuna bir hefesti. Ne yaparsın umut fakirin ekmeği diyerek oturduk TV nin karşısına ve Bosna golü atana kadar kendimize yalan söyledik. Ve topun Estonya ağlarına girdiği o anda gerçek en acımasız haliyle karşımızda durdu.
Kahrolmamak elde değil.
Avrupa 3.sü Milli Takım geyiğine girmeyeceğim. Zira 2002 de üçüncü olan takımdan (93 de kurulan iskelet) buyana doğru dürüst bir takımımız olmadı.
2003 Konfederasyon Kupasında bu şansı yakalamış ama 2004 Avrupa şampiyonası elemelerine taşıyamamıştık. Letonya Malubiyeti ve Şenol Güneş'in gönderilmesiyse yeni jenerasyon için son şansımızı da kaybettiğimiz anlamına geliyordu bana göre.Bir tek Tuncay kaldı o müthiş Konfederasyon Kupasından geriye.
Evet doğru dürüst bir iskelet oluşturamadık. Nice Ümit Milli yıldızlar, değil A Milli formayı, kendi takımlarının formalarını dahi göremediler doğru düzgün.
2004 de Avrupa 2.si olan Şenol Ustaömer'in Genç Milli Takımın yıldızı Sezer, yıllar sonra Manisaspor'da göseterebildi kendisini. Cafercan'dan haber yok. Burak Yılmaz'ın durumu ortada.
Bir sonraki dönemden 87 doğumlular'ın oluşturduğu Efsane genç milli takımdan birtek oyuncu çıktı ki zaten onun yıldız olmamak gibi bir şansı yoktu; Arda Turan. o takımın stoperi ise şu anda Sabri Sarıoğlunun arkasında forma mücadelesi veriyor. Uğur Uçar.
Ve Abdullah Avcı'nın Avrupa Şampiyon'u ve Dünya Dördüncüsü olan Milli takımı. 2 Turnuva'nın da Yıldızı seçilen Nuri Şahin'in, 9 kişi kalıp, Brezilya'ya uzatmalarda 4-3 yenildikleri yarı final maçının sonunda, gözyaşları içinde "2010 yılına düzenlencek turnuvanın iskeletini bu takım oluşturacak. Ve biz o zaman Dünya Şampiyonu olmak için mücadele edeceğiz" sözünü htırlıyorum ve bugüne dönüyorum. Bu gün A Milli Takımda o genç takımdan sadece Nuri var. Ve şu ana kadar Milli takımda aldığı rol ise ortada.
Fazla uzatmaya gerek yok. Takım olamadığımız zaten ortada. Dünya Kuplarına alışkın bir ülke de değiliz evet. Yinde de Kahroluyor insan. Yazın Afrika'da Muhteşem bir karnaval var ve biz orada yokuz. Bizim maç ne zaman diye soramyacağız birbirimize. Kırmızıya boyanmayacak hayat. Ve geceleri uykumuzu tatlı bir heyecan bölmeyecek.
Kahrolmamak elde değil.
Ve Dün Akşam
Benim izlemeye bile tahammül edemeyeceğim Belçika maçını futbolcular nasıl oynasın. 2-0 kaybetmişiz.

Ve bir başka beklenen gelişme; Terim istifa etti.
Umarım Mustafa Denizli ve Şenol Güneş kısır döngüsüne takılmaz yeni hoca portföyü (bu kelime böylemi yazılıyor bilmiyorum.) Saçma sapan bir Bülent Uygun tercihide korkutmuyor değil hani insanı.

İlle de bir kısır döngü arıyorsak, Lucescu ülke futbolunun devirdaimında bana göre en mantıklı isim. Yine de yeni ve ekolu olan bir hoca tercihimdir.
Vesselam

2 Ekim 2009

Yapma Be Galatasaray

Sinirlerim bozuk. Hala kalacak yer sıkıntısı çekiyorum. Son postu nezaman girdim bilmiyorum. O gün bu gündür ilk defa internete girebilme şansı buldum. Bir de ders kayıtı yapmak için öğrenci işlerinde bulmuştum. En son Galatarsaray Eskişehirspor maçında tv izleme fırsatı bulmuştum. Bir de dünkü maçın yetişebildiğim kısmından sonrasında. Okulların açılması ve akabinde yaşanan karmaşa, öğrencilikten uzak kaldığım bir yılın aslında hiç fena bir yıl olmadığını düşündürsede, tekrardan okulada olmak güzel. Neyse konumuz bu değil. deplasmanda alınan Panathinaikos galibiyetinin (ki bu galibiyete zafer diyenler var.) ardından, daha kolay ir rakip olarak görünen Sturm Graz karşısında Galatasara'yın farklı kazanacağını düşündü herkes. (İtiraf edeyim ki bende:)) )
Fakat öyle olmadı.




Belki yeri değil ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. Doğan yayın gurubunun spikerleri, sadece kötü spiker değiller. Aynı zamanda spordan da anlamıyorlar. Hemen örneğini de vereyim. İnönüde oynanan Beşiktaş - ManUTD maçında sevgili spikerimiz Fergusson'un hiç bukadar aciz kaldığını görmediğini söylüyor. (Barca karşısında bile bukara kötü duruma düşmemiş United.) İşin kötüsü izleyenleri de etkiliyor. Zira maç sonrası BJK'nin daha iyi oynadığını söyleyen arkadaşlarım çıktı. Daha İlginci Sinan Şamilsam'ın Türkiyede yaptığı altın kemer mücadelesinde (ki ikinci rauntdan itibaren tek gözü kapalı sdövüşmek kalmıştır Sinan. ) Sinan'ın maçı önde götürdüğünü ve eğer bir Ali Cengiz dönmezse kazanacağını idda etmiş. Ve maçı Sinan'ın kaybettiği açıklanınca da baya yakınmıştı, sevgili startv spikeri arkadaşımız. (Türklere hep böyle davranıyorlar diye.) VB bir sürü örnek.

Dünkü maça dönersek bizi kahve köşelerine mahkum eden (ki TRT de yayınlasa kahvede izleyebilecektim zira başka çarem yoktu.) Aydın Doğan'ın kanalının maç anlatıcısı abimiz, Sturm Graz'ın oyunu kendi sahasında kabullendiğini ve fizik gücünün Galatasaray'la mukayese edilemeyeceğini anlattı durdu. Zira eğer anlattığı benim izlediğim maç ise durum hiç de öyle değildi. Devamlı önde basan bir rakip vardı galatasaray'ın karşısında. Ayhan'ın sakatlıktan henüz çıkmış olması ve Mehmet Topal'ın bir türlü toparlayamaması ise Rakibin ekmeğine yağ sürdü. Galatasary ilk yarıda iyi oynamasa da bol pozisyonbuldu. Şom ağızlı spikerimizin ilk yarının sonunda gol gelecek demesi üzerine ise gol geldi. Ve Graz Sami Yen'de 0-1 öne geçti.

ikinci Yarıda ise Elano Ayhan'ın pozisyonuna geçti. Ve Hastası olduğum adam sahada ki yerini aldı. Zira Son haftalarda çok etkisiz kaldı Kewell. Dünde bekleneni veremedi. Baros yine sonuna kadarb oyunu zorladı. Uyum sorununu henüz atlatamayan Elano, rakib savunmanın kucağına oturmak zorunda kalmadığı MC posisyonunda daha etkili oldu. Panathinaikos maçında yaptığı asistin aynısını yaptı Baros'a. Baros da aynı golü attı neredeyse. Atıığı gol öncesinde direkten dönen top ise bu maçın ancak berabere biteceğini işaret eder gibiydi.

Sabri'ye kızmaya çok alışmışız Zira direkten dönen pozisyonda, topa müthiş bir vuruş yaptı.Yinede yemediği küfür kalmadı Sabriye kızacaksak tekrar hakemleri ısırmaya başladığı için kızalım.


Arda'ya başka bir postda tekrar değinmeyi düşünüyorum. Şimdilik bukadar olsun. Bende dersime gireyim.