12 Ocak 2011

"Çektiysen kahrımı, helal et hakkını"



Milan, Manchester, Real Madrid, Leeds... Hepsini Yendin, çünkü sen Ali Sami Yen'din.



Her seferinde, ulan bir daha ki seferekapalıdan alıcam bileti deyip, bir türlü kurtulamadığım yeni açığa, hiç maç izleyemediğim kapalıya, yanından bile geçemediğim numaralıya ve tabi ki eski açığa selam olsun



Ne maçlar yaşandı
Dünya cehennemi burda tanıdı
Elveda Sami Yen
Bir gün geri geleceğiz yeniden...

7 Ocak 2011

Basketbola Dair


Ülkemizde sonradan popülerleşen bir spor basketbol. Özellikle kendi evimizde yaptığımız turnuvalar, koraç kupası zaferi ( efes pilsen ) , ve tabii ki ben ve benim jenerasyonumun ilk gençliğinde takip etmeye başladıkları kanal d de haftasonları bir gece verilmeye başlanan nba maçları. buradan görmeyeceklerini bilmeme rağmen türkiye de izlenme oranı olarak ilk 3 e girmiş bir kanalın haftada bir de olsa nba maçlarını vermekteki vizyonunu kutluyorum. Ardından türk sporcularının nba de boy göstermeye başlamasıyla ( mirsad türkcan ) yavaş yavaş ülkemizde popüler hale geldi basketbol. Yakaladığımız mükemmele yakın 2 jenerasyonla hala bir olimpiyat görememiş olmamız da işin üzücü kısmı. Evet şimdi yazımızı biraz derinleştirelim. Efes pilsen koraç kupasını kazandığında ülkemizde takım sporlarında avrupa da bu dercede alınmış bir başarı yoktu. En değerli türk koçlarından biri olan Aydın Örs ( ki bence fenerbahçe ülkerle final four a doğru gidiyorlar şu an) efes pilsen takımını müthiş yerlere getirmişti. Lakin futbol yapısına uygun olarak kurulmuş gazete ve tv lerin spor bölümleri hazırlıksız yakalandı. İsmet Badem ve Murat Murathanoğlu abilerimiz dışında bize bu sporu sevdirebilecek kimse yoktu. Ki bence işlerini gayet iyi yapmışlardı. Aydın Örs ve sporcuları sayesinde türk basketbolu biraz da dış destekle ikinci jenerasyonunu yakalamıştı ve başarı geldi. Evimizde yapılan 2001 avrupa basketbol şampiyonasında aldığımız ikincilik bize umut veriyordu. Tabii ki o sırada klüp takımlarında oynayan basketçilerimizden mirsad ve hidayet nba de boy göstermiş hatta hidayet kendisini nba de kabul ettirmiş bulunuyordu. turnuvadan sonra mehmet okur da nba de detroit pistons la yüzük kazandı ki bu boş bir yüzük değildi kanımca. Mehmet o sene yatarak değil az da olsa takımına katkı sağlayarak yüzüğün sahibi oldu. Bütün bunların yanında avrupada boy göstermeye başlamış efsane şutörümüz ibrahim kutluay da eklenince ilerideki turnuvalarda milli takım olarak başarılı olmamız bekleniyordu. Ancak istene olmadı ve milli takımımız çöküş dönemine yalnızca bir avrupa ikinciliğiyle girmiş oldu. Ardından taze kan ihtiyacı, ve yeni bir yapılanma ihtiyacı hissedilmiş olacak ki şahsi fikrimce avrupanın en iyi koçlarından birisi olan bogdan tanjevic le anlaşıldı. Nba de oynayan oyuncularımız kişisel sebeplerden ve takım içindeki anlaşmazlıkları sebep göstererek halkın gözünde vatan haini olarak görülmeyi kabullenerek şampiyonalara katılmama kararı aldılar. türk basketbolunun en iyilerinden mirsad türkcana milli takım kapısı kapatıldı ( ki hala fb ülkerde ortalığı dağıtabilme potansiyeline sahip ). kerem tunçeri gibi avrupanın önde gelen guardlarından birisi bile milli takıma giremiyordu. Mehmet okur halen milli takım forması giyebilmiş değil o dönemden beri. Yaklaşık 10 yıllık bir süreçte basketbolla uzaktan yakından alakası olmayan bir milletken milli takıma gelmeyi kişisel nedenlerden ötürü reddeden insanlara vatan haini gözüyle bakar olmuştuk. Aslında bu güzel bir gelişmeydi. Halkın basketbola olan ilgisi giderek artıyordu. Ve beklenen oldu. Yeni bir jenerasyon elimize geçti. Semih Erden ( Boston Celtics ), Ömer Aşık ( Chicago Bulls ), Oğuz Savaş ( fb ülker ), Engin Atsür ( nc state ve fb ülker ) , gibi inanılmaz potansiyele sahip gençler ve Hidayet Türkoğlu ( Orlando Magic ) ,Ersan İlyasova( Milwaukuee Bucks), Kerem Tunçeri ( Efes pilsen ), Ömer Onan ( fb ülker ), Krem Gönlüm ( Efes pilsen ) gibi tecrübeli basketbolcuların bir sentezi sağlanmıştı. Yıllar öncesinden hazırlıklarına başlanan bu takım oluşturulmuş ve yine evimizde yapılacak olan 2010 dünya basketbol şampiyonasına hazır bir kadro elde edilmişti. Beklendiği üzere takımımız büyük bir başarı alarak o turnuvada kendisini yenebilecek tek takım olan a.b.d. nin ardından ikinci olmuştu. Ve artık günümüzde neredeyse bütün türkiye de her gece bir tane maç , haftasonları ise 3- 4 maç yayını yapılan insanların basketbol salonlarını doldurmaya başladığı, olmaz denilenin olduğu ( Allen Iverson, Sarunas Jasikevicius transferleri), inanılmaz potansiyellerin yetiştiği bir basketbol ülkesi olma yolundayız. Koç tanjevic kanser illetinden ötürü yerini iki jenerasyon önceki efsane kaptanımız olan orhun ene ye bırakmış vaziyette genel koordinatörlük yapacak. ibrahim kutluay türkiye nin en büyük basketbol yayıncısı olan ntvspor da gençlere basketbolu sevdirmekle uğraşmakta, ve biz sevgili basketbolseverler olarak ( murat murathanoğlu abimize selam ederim :) ) artık yalnızca evimizde yapılan turnuvalarda değil yurtdışında yapılan turnuvalarda da başarı beklemekteyiz.

6 Ocak 2011

Juan Emmanuel Culio, Kazım ve 2011 in Galatasaray'ı


Juan Emmanuel Culio Galatasaray'da

Galatasaray, Romanya'nın CFR Cluj takımından Arjantinli orta saha oyuncusu Juan Emmanuel Culio ve kulübüyle kesin anlaşmaya varmıştır.

Yeni sporcumuza Galatasaray forması altında üstün başarılar dileriz.
Oyuncumuz Juan Emmanuel Culio'nun bu akşam Galatasaray'ın Antalya'da süren devre arası hazırlık kampına katılması bekleniyor.

Galatasaray Sportif A.Ş.



Resmi site böyle duyurmuş transferi. Culio kimdir bilmem açıkçası. Solakmış orta sahada görev yaparmış Sol kanatta da oynayabiliyormuş. İnternette dolaşan videolardan gördüğümüz kadarıyla da,birkaç yıl önce, Şampiyonlar liginde Roma'ya iki tane sallamış zat-ı alileri. Çok büyük bir olasılıkla Mustafa Sarp ve Barıştan daha iyi bir oyuncu olacağı için, bugünkü Galatasaray'da çok sırıtmaya
caktır Arjantinli.

Oyuncuya verilen iki milyon euroluk bonservis bedeli kanaatimce fazla.Yıllar sonra, Galatasaray'a gelen bir oyuncunun maaşının, ortalama bir oyuncu standardında olması ise güzel. Culio'yu hep beraber izleyip göreceğiz.

Gelelim Kazım olayına. Kişisel olarak Kazımın yeteneklerini, futbola hiç benzemeyen oyun tarzını ve sahadaki rahatlığını beğenirim. İşleyen bir takımın hücumda sıkıntı yaşadığı, stresli anlar için iyi bir alternatif olabileceğini düşünmüşümdür hep. Hatta Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi başarısında ve akabinde 2008 Avrupa şampiyonasında k
i performansı bana göre yetenekli ama umursamaz futbolcu lekesinin kendisine armağanıydı. "İyi bir Galatasaray'da" bir Yattara olabilirdi.



Ama Transferi iki taraflı düşünmek lazım. Galatasaray'a baktığımızda tam bir enkaz görüyoruz. Tarihinin en kötü dönemlerinden yaşayan bir futbol takımı. Sakatlıktan bir türlü kurtarılamayan yıldız oyuncular. Bu sezonun kalanının günahı üstüne atılmak üzere getirilmiş bir hoca.Ve her şeyi yapmasına rağmen hak ettiğini bir türlü alamayan kusursuz bir yönetim.

Peki bu enkazı kaldırmak için getirilen oyuncu kim?

Disiplinsiz davranışları (kelepçeli partiler) yüzünden Fenerbahçe'den bir kere gönderilmiş. Yetenekleri ve TC pasaportu hatırına bir şans daha verilmiş. Buna rağmen akıllanmadığı için yeniden kapı önüne konulmuş Kazım.Hem de kim tarafından kapı dışarı edilmiş ? Fenerbahçe

Kim almış?

Galatasaray.

Lincoln'ü, Elano'yu, Keita'yı disipinsiz oldulkları için gönderen Galatasaray.Sakız çiğniyor diye Wolfsburg'un İlham perisi, Misimovic'i gönderen Hagi almış Kazım'ı. Anlamak çok zor.

Her şeye rağmen I love you Hagi demek istiyorum.


Başkan geçen gün Misimovic ile igili açıklama yapmış. Galatasaray forması ağırdır taşıyamayan çeker gider minvalinde bir şeyler söylemiş. Doğruda söylemiş hani. Yasa dışı transfer pazarlıklarına girişen Serdar Özkan'ın (ki evrakta sahtecilikten de hapis istenir kendisinin), İki senedir sadece düz koşu yapıp parasını alan Gökhan Zan'ın, Barış'ın, taşıdığı formayı taşımak ağırdır. Misi kaldıramaz. Bide olan zavallı Ali Turan'a oldu tamam iyi değildi de en azından oynadı adam Zan'dan ne eksiği vardı.

Yönetime ayrı bir posta "değinmek" istiyorum. Aslında Trabzonspor ve Galatasaray yönetimlerine bir arada değinmek istiyorum. Aynı fotoğrafta, peşin satan ve veresiye satan gibi görüneceklerini hayal etmek zor değil.

Bir tarafta Keita, Elano, Misimovic gibi yıldızlardan yararlanamayan; Diğer tarafta Burak Yılmaz, Engin Baytar gibi hiç bir zaman takım oyuncusu olamamış adamlardan yıldız yaratan yönetim.


Evet Yönetimi Başka bir postta değerlendirelim. Hatta 5 kulübün yönetimini değerlendirelim.