30 Kasım 2012

Şampiyonluk Yolunda bir Aslan s2e14


14. Hafta mücadelesinde Galatasaray'ın konuğu Gaziantepspor'du. Bu sezon konukseverliği ve cömertliğiyle dikkat çeken sarı kırmızılı ekibimiz ligde zor günler geçiren Antep'i de eli boş göndermedi. 
Umut-Burak-Amrabat üçlüsünün ilk 11 başladığı her maç gibi bu maçta tenis maçı havasında başladı. Top bir o yer alanda bir bu yer alanda gidip geldi. Topun rakip yarı sahada kalmasını sağlayamayan Galatasaray doğal olarak pozisyon bulmakta zorlandı. Bununla birlikte rakibin yarı sahasından kolayca çıkmasına mani olamadı ve defansta ciddi sıkıntılar yaşadı. Bunun en önemli nedeni başta da dediğim gibi Amrabat-Umut-Burak üçlüsünün rakibi rahatsız eden, oyununu bozan, topun rakip sahada kalmasını sağlayabilen tipte hücum oyuncuları olmaması. Bugün sahada tank Cris'de olsaydı ilk yarıda havluyu atmıştık. Semih Dany olunca en azından devreyi gol yemeden bitirdik. 

İkinci yarıya iki yerinde değişiklikle başlayan Terim, Elmander ve Engin'i sahaya sürdü. Bu değişikliklerle maçın şekli değişti ve Galatasaray rakibini kendi yer alanına hapsetti. Böyle olunca pozisyonlarda beraberinde geldi. Ancak, golü bir türlü bulamadık. 5 dakika içinde Muslera ve Eboue'nin sakatlık yaşaması konsantrasyonumuzu bozdu ve yine pozisyon yokken rakibin uzaktan çektiği cılız şut defansa çarpıp gol oldu. Gol gelmedikçe gerilen takımımız golü de kalesinde görünce iyice demoralize oldu. Tekrar toparlanıp golü bulsak da galibiyet için yeterli olmadı. Hakem iyi bir yönetim göstermese de Melo'nun aşırı tepkileri sorumsuzcaydı. Son haftalarda olumlu sinyaller veren Melo maalesef kendisine güvenenleri yine üzdü. Engin 11 maçlık cezasından zerre ders almamış görünüyor. Yine her kararda hakeme koştu. 

Bugünkü puan kaybında Terim'in kadro seçiminin de büyük payı var. Umut-Burak ikilisinin 4-4-2'nin ileri ucunda birlikte oynayamayacaklarını defalarca görmemize rağmen yine bu ikiliyle başlaması rakip üzerinde baskı kurmamızı engelledi. Nitekim yine pozisyon bulamadan devreyi tamamladık. İlk yarıdaki etkisiz oyunumuz haliyle rakibin direncini ve umutlarını artırdı. Oyuna Elmander'le başlamış olsaydık maç buralara gelmeyebilir rahat bir galibiyet alabilirdik. 

Takım olarak etkisiz oynuyoruz ama Selçuk İnan'ın inanılmaz düşüşü de dikkat çekici. Oyun içinde sürekli kayboluyor. Bir türlü kendini toparlayamadı. Bugün Hamit'te etkisiz olunca puan kaybı kaçınılmaz oldu. Yine ligde çok kötü maçlar çıkaran Eboue yine sahanın kötülerindendi. Şampiyon takımın iskeletini oluşturan Selçuk-Melo-Eboue kötü oynayınca Elamder'de yedek olunca oyun anlamında hiçbir şey ortaya koyamıyoruz. 

25 Kasım 2012

YİNE KUDURTTU



En sonundan başlayalım maçı yorumlamaya. Melo sahalarda çok az rastlanacak bir olaya daha imza atarak sıkıntılı Galatasaray taraftarını keyiften dört köşe yaptı. Çekemeyenleri yine kudurttu.

Şimdi başa dönecek olursak Fatih Hocanın Süper Ligdeki kadro tercihleri en az futbolcuların lige bakışı kadar rahatsız edici.

Elmander bu takıma sadece gol ve asist yaparak değil, oyun karakteriyle takımın rakip üstüne ciddi baskı kurmasını sağlayan ve Galatasaray'ın rakip sahaya yerleşmesini sağlayan en önemli oyunculardan biri. Hatta bana göre forvet hattına ismi ilk yazılması gereken kişi. Burak ve Umut arasında maçına göre tercih yapılabilir. Ama sezon sonu ve sezon başı geçirdiği sakatlıkların etkisinden daha kurtulamamışken yaşadığı son sakatlık onun fiziksel olarak biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Buna rağmen Elmander sahaya doğrudan sürülebilir veya sonradan alınabilir. Bugün de oyunun belli başlı bölümlerinde kendi özelliklerinden küçük pırıltılar verdiğini söyleyebiliriz. Ama Elmander fizik olarak yetersizken bir de Engini ilk onbirde sahaya sürmek takımın direncini tamamen düşürdü. Özellikle ilk yarı Engin'in savunma desteğini neredeyse hiç üstlenmemesi nedeniyle takımın dizilişini kavramakta bile zorluk çektim. İkisinin de biraz daha süreye ihtiyacı olduğu çok açık.

Sezon başlamadan defalarca söylemiştim Yekta'dan bu sezon çok şey bekliyorum diye. Selçuk'un yokluğunda bugün orta sahada hücum anlamında nadir de olsa olumlu işler yapıldıysa çoğunu Yekta yaptı. Topu ayağına aldığı andan itibaren klasını hissettiriyor gereksiz top tutmuyor ve boşu iyi ve doğru zamanlamayla görebiliyor. Gel gelelim savunma anlamında Emre kadar bile katkısı yok diyebilirim. Zamanla çok daha önemli roller alacağını düşünüyorum Yekta'nın.

Rakibin Elazığspor olması Galatasaray'ın bu gün en büyük avantajıydı bu açık. Orta sahanın sadece Melo ile ayakta durduğu Galatasaray'a karşı bir tek pozisyon bile bulamadı. Elazığ ne zaman tempoyu arttırmaya çalışsa Galatasaray pozisyon buldu. Aydın Karabulut'u hiç görmedim diyebilirim.

İkinci yarı Aydın'ın oyuna girmesi Galatasaray'ı orta sahada biraz daha güçlendirince Elazığspor için maç bitti. Riera yine çok iyiydi (Penatı pozisyonuna kadar.) Onun sert ortası ve şans golü getirdi. Bu sezon geçen seneki çıkışını sürdüremiyor olsa da Aydın bu gün Emre Çolak'a iki müthiş pas verdi. Emre ikisini de İveşa'nın uzun bacaklarına vurdu.

İlk düdüğünden son dakikasına kadar sıkıcı, uyku getiren cinsten bir maçtı. Ta ki amaçın 89. dakikasında çalınan penaltı ve Muslera'ya verilen kırmızı karta kadar. Penaltı netti ama kırmızı kartın doğru olmadığını düşünüyorum.  Elazığ'lı oyuncunun topu sektirdiği bölge hem koşu yaptığı alana ters hem de galatasaray'lı oyuncular pozisyona daha yakın.

Kırmızı çıktığı anda herkesin aklına Melo gelmiştir sanırım. Sonuçata sıra dışı bir durum varsa Galatasaray'da bu durumun baş rolünde Melo olmalı. Ve Melo sahalarda nadiren görülecek bir olaya imza attı Göksu'yu Elazığ taraftarını en önemlisi Yılmaz Vural'ı kahreden o kurtarışı yaptı. Sinirleri gerilen Galatasaray taraftarlarının sinirlerini birden yumuşatıp keyiflerini tavan yaptırdı. Benim gibi tv başında uyuyanlarında uykusunu açtı.

24 Kasım 2012

Şampiyonluk Yolunda bir Aslan s2e13


Galatasaray bugün Elazığ'da 3 puan kazandı belki ama Terim'in kadro tercihi gelecek için düşündürücü. Takımın Şampiyonlar Ligi maçları öncesi ve sonrası yaşadığı konsantrasyon sıkıntısı ve puan kayıpları ortadayken Terim'in böyle büyük bir rotasyona gitmesi zaten ligde isteksiz görünen oyuncularda hoca da ligi fazla önemsemiyor algısı oluşturabilir. Kaldı ki, bugünkü kadro tercihleri Terim disipliniyle bağdaşmıyor. Manchester maçında maç eksiği bariz görülen Engin, fizik olarak hazır görünmeyen Elmander ve tank Cris tercihleri rakibi küçümsediğinin açık göstergeleriydi. Zaten Selçuk Hamit gibi önemli eksiklerin olduğu bir günde yapılan bu rotasyon özellikle Avrupa maçlarının olduğu haftalarda takıma olumsuz yansıyacaktır. Haftada 3 maçı mental olarak yalnızca takımın değil İmparatorun da kaldıramadığını düşünüyorum. Yanlış kadro seçimi yanlış oyuncu değişikliklerini de beraberinde getirdi ve 3 puanı futbol sahalarında az rastlanır bir pozisyonla kurtardık. Terim'in bu tercihlerinin asıl nedeni yaklaşan Afrika Kupası öncesi Dany ve Eboue'nin alternatiflerini hazır tutmak da olabilir. Yinede neden ne olursa olsun bu rotasyonun yanlış olduğunu düşünüyorum. 

Maça bakarsak ilk yarı Galatasaray'ın birkaç pozisyonu olsa da genel olarak sıkıcı temposuz bir oyun vardı. İkinci yarıya daha hareketli başlayan Galatasaray golü bulmakta gecikmedi. Ancak, girdiği pozisyonları cömertçe harcayan ekibimiz son dakikada defansımızın arkasına atılan bir topla pozisyon verdi ve az daha bir puana razı olacaktı. Maça damgasını vuran penaltı ve kırmızı kart gören :Muslera'nın yerine kaleye geçen Melo'nun kurtarışı çok önemli 2 puanı kurtardı. Sevindirici olan Yekta'nın güzel oyunu ve Melo'nun her geçen gün hazır hale gelmesiydi. Kurtardığı penaltı da Melo için moral olup iştahını daha da artıracaktır. 

Emre Çolak, Aydın, Cris, bu takımın oyuncuları değil. Bunu sezon başından beri defalarca yazdım. Her forma bulduklarında da söyleyeceğim. 

İbrahimoviç'in rövaşata golü, Almeida'nın ayağıyla gol atması, Bekir'in rövaşata golü derken Kasım ayındaki sıra dışı futbol olaylarına Melo'nun kurtardığı penaltı da eklenmiş oldu. 

21 Kasım 2012

BURAK'IN MANCHESTER'E ATTIĞI GOL


Grup kuraları çekildiğinde önce fikstürü görelim dedik. Çünkü Man UTD ile ne zaman oynayacağınız, Şampiyonlar liginde puan hesabı yapmanızdaki standart sapmadır. Hepimiz United'in gücünü de Sir Alex'in kafa yapısını da az çok biliyoruz. Geçen sezon ŞL de yaşanan büyük hezimetten sonra Kırmızılar işi sıkı tutacak ve muhtemelen ilk üç maçta dokuz puanı cebine koyacaklardı. Önemli olan bizim United'la ikinci maçı hangi hafta oynayacağımızdı.

Fikstürü gördüğümzade bir çoğumuz Fergusson'un eğer ilk tur maçlarında büyük bir sürpriz yaşamazssa İstanbul'a Rooney, Van Persie gibi büyk yıldızlarını getirmeyeceğni tahmin ediyorduk. Zira bu Fergusson'u Sir yapan, genç futbolcuları birer yıldıza dönüştürüp futbol dünyasının semaalarına asma özelliği  için olanak sağlayan en büyük fırsat. Premier lig'de fazlaca şans buamayan, Bir dönem yıldızı parlayıp şu anda ilk onbire giremeyen ya da gelecek için çok büyük ışıklar verip şimdilik o tecrübeye sahip olmayan bir çok oyuncuyu geçtiğimiz dönemlerde de tıpkı bugün olduğu gibi sahaya sürüp, Şampiyonlar Ligi gibi büyük bir arenada kimine sırf bu atmosferi yaşasın, kimine kaybettiği formayı geri alsın diye şans verdiği çok olmuştur.

Daha önce hem Fenerbahçe'nin hem Beşiktaş'ın karşısına yedek kadrolarla çıkıp üçer puan bırakan United, bukez de Galatasaray'ın karşısına yedeklerden kurulu bir takımla çıktı. Ve Terim, Fergusson'un bu ikramını değerlendirmeyi bildi.

Bugün ki onbirden sadece genç Rafael ile Kaptan Carrick son dönemde alışdığımız onbir de istikrarla forma giyen iki isimdi. Fergusson  Carrick'in yanına bir dönem ortasahanın değişmezi olan Fletcher' koyarak oyunu elinde tutmak istedi belli ki.İlk onbirde şans bulamasa da ülkemize gelmesi büyük olay olacak Anderson, Wellbeck, Hernandes gibi isimlerle de hucum ettti, gol aradı.

Evet sahada gerçekten çok önemli isimler vardı ama hiç biri bir Nani, bir Ferdinand, bir Vidic,bir  Rooney, bir Van persie değildi. Zaten bizi bu gün Manchester United'i yenmek değil, Braga ve Cluj maçlarına şanssız kaybettiğimiz puanları geri almak ilgilendiriyordu.

Sahadaki onbirimiz içinde aksayan tek isim sakatlığı henüz atlatamamış görüntüsü veren Elmander'di. Son haftaların formsuz ismi Eboue "nasıl olduysa bir anda toparlamış". Özellikle ikinci yarı müthiş bindirmeler yaptı. Melo yavaş yavaş kendine geliyor. Biraz daha az tutmalı ayağında topu. Melo'nun toparanması Selçuk'a da olumlu yansıyacaktır. Hamit yine sahanın en iyilerindendi. Amarabat da bu  sezon çok az gördüğümüz kadar efektifdi. Bazı pozisyonlarda gereksiz şut tercihleri oldu ama bu gün  onun varlığı Rafael'i kendi yarı alanında tutmayı sağladı ki bu da maçınn yıldızına yani Riera'ya büyük kolaylık sağladı. Şampiyonlar Ligi başladığından bu güne oynadığı üç maçta da kalbur üstü futbol oynayan tek futbolcu Albert Riera. Braga maçında da Cluj maçlarında da üst düzey futbol oynadı. Müthiş bindirmeler yaptı. Zaten tecrübesi hakkında konumaya gerek yok. Mükemmel top saklıyor. Topu ne zaman nasıl kullanacağını biliyor. Basit oynamayı seviyor. Ne bir saniye eksik ne bir saniye fazla top tutuyor. Bir hücum oyuncusu olduğu için normal olarak savunma sıkıntıları var. Yavaş yavaş dersek haksızlık olur. Ciddi bir süratle savunmasını geliştiriyor. Dany ve Semih'in hala kademe hataları varken, Riera tertemiz ters kademe yapabiliyo. Maşalah diyelim.

Burak Yılmaz'la ilgili bişey söylemek istemiyorum zira Türkiye'de santrafora bakış bi acayip. 5 maç 5  gol :)) 

Velhasıl Fergusson'un ikaramını iyi değerlendirdik. Man UTD yedek takımının kalitesi CLUJ dan bi gömlek üstündür diye düşünüyorum. Yani aynı ikramı Cluj değerendiremez. Muhtemelen Bragada alacağımız bir beraberlik bizi üst tura taşır.

No Way Out



Her puanın altın değerinde olduğu Avrupa arenasında Galatasaray ManU karşısında dengeli, akıllı ve sabırlı bir oyunla 3 puanı aldı. Son haftalardaki istikrarsız oyun böylesi kritik bir maç öncesi haklı olarak herkesi endişelendiriyordu. Ancak Galatasaray bu sezon belkide ilk defa Şampiyonlar Ligi seviyesinde oyun ortaya koydu. Özellikle bu sezon çok sıkıntı yaşadığı takım savunmasında bu maçta çok başarılıydılar. Sonradan sol bek Riera mükemmele yakın oynadı. Bununla birlikte haftalardır yokları oynayan Eboue yine çok iyi bir oyun ortaya koydu. Hücumda top kullandığı her pozisyonda etkili olduk. Yine defansta çok kritik müdahalelerde bulundu. Gereksiz top kullanmayı seven Dany bunları minimuma indirmiş göründü. Koşamayan tank Cris'ten sonra Semih'in önemini bir kez daha anladık ve ona güvenen bizleri utandırmadı. Takım için ne kadar önemli olduğunu gösterdi. 
Yine orta alanda Selçuk-Melo ikilisi eski günlere dönüş sinyalleri verdi. Melo krtitik müdahaleleriyle defanstaki arkadaşlarının yükünü azaltırken hücuma da önemli katkı sağladı. Aylar sonra fizik olarak da iyi bir görüntü verdi. 
Hamit takımın oyun içindeki lideri görünümünde. Sorumluluk almaktan kaçmayıp elinden gelen her şeyi sahaya yansıtıyor. Özellikle bu tip maçlarda tecrübesiyle takıma çok önemli katkılar veriyor. 
Amrabat geldiği günden beri belkide en iyi oyununu ortaya koydu hücum etkinliğinin yanında defansa katkısını da artırdığını gördük. 
Elmander'in öyle ciddi bir sakatlıktan bu kadar kısa bir sürede kurtulması bile mucizeyken bu seviye bir maç oynayabilmesi takdire şayan. Ancak fizik olarak henüz hazır görünmedi. Buna rağmen topun önde kalmasına önemli katkılar sağladı ve orta sahanın yükünü azalttı. 
Burak meziyetlerine sürekli bir yenisini ekliyor. Özellikle artan hava topu etkinliği onun azmini ve kendini geliştirme isteğini yansıtıyor. Her geçen gün komple bir forvet oyuncusu olma yolunda ilerliyor. Kendisini eleştirebilirsiniz herkes hatalar yapıyor ancak böylesi bir golcüye herkesin saygı duyması gerekir. 
Sonradan oyuna giren Engin fizik olarak hazır görünmese de, oyun zekasıyla topun bizde kalmasını sağladı ve tempoyu belirleyen isimlerden biri oldu. Kısa zamanda hazır hale gelecektir. 
Emre Çolak oyunda olduğu dakikalarda neredeyse hiçbir şey vermedi. Rotasyon içinde değerlendirilebilir ama kendisinden ümidi kestiğimi söyleyebilirim. 
ManU yedeklerle gelmiş diye küçümseyenler olabilir ancak biz İngiltere'deki ilk maçta da başa baş bir oyun ortaya koymuştuk. Kaldı ki bugün ideal 11'yle sahada olsalar belkide bu kadar direnç gösteremeyebilirlerdi. Çünkü oyuncuların konsantrasyonu çok düşük olurdu ve mücadeleden kaçınabilirlerdi. 
Artık ipler elimizde ve Braga'ya mağlup olsak bile gruptan çıkma ihtimalimiz var. Çünkü Cluj'un İngiltere'de ManU'yu yenebileceğini sanmıyorum. O yüzden Portekiz'de sabırlı, dengeli ve akıllı oyunumuzu tekrarlarsak diğer maçın sonucunu beklememize bile gerek kalmaz. 
Dileyelim bu güzel oyun, bu güzel galibiyet bir serinin başlangıcı olsun ve Galatasaray inişli çıkışlı grafiğine son versin. 

11 Kasım 2012

Şampiyonluk Yolunda bir Aslan s2e11


Öyle haftalar vardır maç hakkında konuşmak bile istemezsiniz. Bunun sebebi gönül verdiğiniz takımın puan kaybetmesi değil, mücadele etmemesidir. İşte biz Galatasaraylılar için öyle bir maçı geride bıraktık. Rüya takımımız, bu sene kümede kalma mücadelesi vereceğinin sinyallerini veren Mersin İ.Y. karşısında varlık gösteremedi ve 1 puana razı oldu.

Şampiyonlar Liginde şanssızlığımızı kırıp, önemli bir galibiyet aldık. Ancak önümüzde çok kritik ve zorlu iki maç daha var ve grupta sonuncu olma ihtimalimiz hiç de az değil. Buna rağmen sahaya bakıyoruz, ben Avrupa takımıyım ne işim var Mersin'de havasında 10 oyuncu. 10 oyuncu diyorum çünkü maçı ciddiye alıp mücadele eden bir isim vardı sahada o da; Hamit Altıntop. Sonradan oyuna girip hiçbir varlık gösteremeyen Amrabat ve Aydın'ı da eklersek 12 isteksiz adam vardı sahada. Haliyle puan kaybı kaçınılmaz oldu. Fizik olarak değil belki ama zihin olarak haftada üç maçı kaldıramıyoruz. Bu da futbol anlayışı bakımından Avrupa seviyesinin çok uzağında olduğumuzun göstergesi.

Maça dönecek olursak ilk yarı itibariyle sabaha kadar oynansa gol olmaz havasında bir maç vardı. İkinci yarının hemen başında Umut'la gelen golse Galatasaray için büyük şanstı. Ama Galatasaray zaten isteksiz oynadığı maçta golü de bulunca kazandım havasına girdi ve belalısı Nobre de golünü atıp cezayı kesti. Maçta öylece sona erdi.

Galatasaray için sıkışık fikstür, eksik futbolcular filan bahane olamaz. Bugün ortaya konan oyun ilerisi için umut vermiyor. Özellikle defans anlamında çok büyük zafiyetlerimiz var. Cluj maçında defansın arkasına atılan her top kalemizde tehlikeli oldu. Bugün de Nduka'nın koşuları sıkıntı yarattı. Golü yediğimiz korner atışında da Nobre'yi kaçırmaları affedilir gibi değil. Nitekim kolay gol yemeye devam ediyoruz. Bununla birlikte kenardan gelen oyuncuların performansları da düşündürücüydü. Amrabat ve Aydın formayı kapma şansını ellerinin tersiyle ittiler. Forma savaşına yeniden Engin'in de katılacağını düşünürsek bu haliyle Amrabat'ın işi hayli zor. 

Elmander ve Engin'in takıma katılması oyunumuzu çok yukarıya taşıyacaktır. Özellikle kapanan rakibe karşı çok önemli iki koz olacaktır. 

2 Kasım 2012

Şampiyonluk Yolunda bir Aslan s2e10


Takımımız 10. hafta mücadelesinde İBB'ye konuk oldu. Galatasaray için koşmadan kazandı dersek yanlış olmaz. Zorlu Şampiyonlar Ligi mücadelesi öncesi yıpranmadan maç kazanmak avantaj gibi görünse de  oyunumuzu olumsuz etkiliyor ve maç ritmi yakalamamıza mani oluyor. Bunun sıkıntısını daha önceki maçlarda da yaşadık. O yüzden ne oynanan oyundan ne de ortaya koyulan mücadeleden memnun olmadım. Bugün Galatasaray biraz iştahlı olsa maç 6'ya 7'ye giderdi. Şampiyonlar Ligi ile Süper Lig kalite açısından siyahla beyaz gibi. Şampiyonlar Ligi'nde oynanan oyun ve ortaya koyulan mücadele ne kadar üst düzeyse ligimizde oynanan oyun ve ortaya koyulan mücadele o kadar vasat. 

Bugün Belediye karşısında gösterdiğimiz mücadele Çarşamba günü oynayacağımız Cluj maçı için yetmez. Çarşamba günü Romanya'da çok daha fazlasını yapmak mecburiyetindeyiz. Cluj belki üst düzey bir takım değil ama bugünkü Belediye takımından en az 3 gömlek üstün. Romanya liginde orta sıralarda bulunan Cluj'un bile bir Süper Lig kulübümüzden 3 gömlek üstün olması aslında Türk futbolunun içler acısı halini görmek için yeterli. 

Antrenman maçından bile daha vasat bir mücadele olduğundan maçla ilgili değerlendirme yapmak da anlamsızlaşıyor. Galatasaray iyi oynamadı. Bunda skoru erken bulmasının ve rakibinin neredeyse hiç karşılık verememesinin önemli payı var kuşkusuz. Ancak Galatasaray defansı hala iyi sinyaller vermiyor. Bireysel hatalar çok fazla. Müdahalelerde uyumsuzluklar dikkat çekiyor. Sevindirici olan Eboue'nin kendini toparlaması ve yine eskiden olduğu gibi rakiplerine geçit vermemesi. Takım olarak büyük sıkıntılar yaşadığımız süreçte Yekta takım için büyük kazanç oldu. Melo ve Selçuk'un bekleneni veremediği şu ortamda orta sahada önemli işler yaptı. Bugünde iyi bir oyun çıkardı. Melo'nun formayı kapması zor görünüyor. Selçuk yavaş yavaş toparlanmaya başladı ama oyun içinde daha fazla sorumluluk alıp önceden olduğu gibi takımını yönlendirmesi şart. Çünkü Selçuk liderlik etmeyince takım, şuursuz ataklar yapan dağınık bir görüntü çiziyor. 

Kalite açısından bu kadar farklı maçlar oynamak takıma zarar veriyor. Bir türlü beklediğimiz mücadele gücüne ulaşamıyoruz. Bugün antrenman maçı kalitesinde maç oynayıp hafta içi üst düzey bir maça çıkmak dengemizi bozuyor. Bocalıyoruz. Maç ritmi yakalayamıyoruz. Bununla birlikte takımda konsantrasyon sorunu da ortaya çıkıyor. 

Umarım Cluj maçında gülen taraf biz oluruz ve Şampiyonlar Liginde gruptan çıkma umutlarımızı sürdürürüz.