23 Ağustos 2011

İZ BIRAKANLAR ... ŞOTA ARVELADZE



Doksanların ilk yarısı biterken, Türk futbolu yıllardır beklenen kıpırdamayı yaşamaya başlamıştır. Türk Milli Takımı yeni bir jenerasyon yakalamıştır. Fatih Terim'in bu yeni takımının iskeletini Trabzonsporlu oyuncular oluşturmaktadır. Yurt Dışında Türk Rüzgarı hafif hafif komşuları serinletmeye başladığında;  Şenol Güneş liderliğinde, Karadenizden gelen fırtına yurdu etkisi altına almıştır çoktan. Yıllardır şampiyonluk hasreti çeken Trabzonspor, bu kez başarılı olacak güce sahiptir. Ünal Karaman kaptanlığında, Ogün Temizkanoğlu, Tolunay Kafkas, Abdullah Ercan, Osman Özköylü, Cengiz Atilla gibi milli takımın yıldızlarını barındıran kadroda, yurt dışından transfer edilen, Karadeniz'li olduğu her hallerinden belli, uzun burunlu iki kardeş dikkat çekmektedir. Arçil ve Şota Arveladze... Sadece dış görünümleriyle değil, Karedeniz şivesiyle konuştukları müthiş Türkçeleri, kıvrak Karadeniz zekaları ve takıma çok kolay sağladıkları uyumla, sanki alt yapıdan gelen iki laz çocuğudur onlar.


Rivayet odur ki Erman Toroğlu, yönettiği bir Dinamo Tiflis maçından sonra Trabzonspor'a önerir Şota'yı. Yine rivayet edilir ki, Şota Trabzonspor'un kendisine yaptığı teklife "Eğer kardeşim gelmezse gelmem" diye cevap verir.Nihayet 93yılında bu iki Gürcü genç kendilerini kiralık olarak Karadeniz'in başka bir kıyısında bulurlar. yarım sezonluk bir ayrılıktan sonra 94-95 sezonunda bukez bonservisleriyle  Trabzonspor'un oyuncusu olurlar.

Karadeniz kadar sert, Karadeniz kadar  hırçın  bu şehrin takımı da Karadeniz gibi zorludur .İşte bu Arçil ve Şota kardeşleri birbirinden ayıran tek noktadır.

Çünkü, İnzaghi kardeşlerden Filippo, Cannavaro kardeşlerden Fabio ve Ferdinand Kardeşlerden Rio futbol için ne ifade ediyorsa; Arveladze kardeşlerden Şota da onu ifade eder.



Şota, azımsanmayacak sürati,  kıvrak zekası , yüksek tekniği ve muhteşem gol vuruşlarıyla kısa sürede, Türk Futbolu'nun gelmiş geçmiş en klas forvet oyuncularından biri haline gelir.

94 - 95 sezonunu Şota ve Trabzonspor'un gücünü iyice hissettirdiği bir sezondur. Trabzonspor ligi Beşiktaş'ın üç puan arkasında ikinci bitirirken, Türkiye Kupasını da evine götürmüştür. Şota sezonun ikinci yarısında  oynadığı 17 maçta 12 gol atarak, hem ligdeki başarıda, hem kupada büyük pay sahibi olmuştur.





Ama herkes bilir ki Türkiye'de Şota efsanesi, Trabzonspor için çok dramatik olan  95 - 96 sezonunda yaşanmıştır. Trabzonspor modern zamanlarda hiç bu kadar güçlü olmamıştır. Tarihinde ilk defa Avrupa Kupası Finallerine Katılacak Milli Takımı, Trabzonspor'lu oyuncular sırtlamaktadır ve hepsi formunun zirvesindedir. Tamamına yakını yerli oyunculardan kurulu olan bu takım, ligin tartışmasız en iyi golcüsünün de sahibidir. Ligde, rakibi Fenerbahçe ile muhteşem bir rekabeti sürdüren Trabzonspor, Avrupada da o dönem Türk Futbolu adına hatırı sayılır işler yapmaktadır. Ligin büyük bir bölümünü lider götüren Trabzonspor 2-0 kaybettiği Beşiktaş maçıyla Fenerbahçeye kaptırdığı  koltuğu geri almayı bilir.




 Trabzonspor ligde fırtına gibi eserken, arşivciliğin çok zor olduğu, görüntülerin kolay kolay saklanamadığı o dönemlerde Hami ve Şota, Trabzonspor adına muhteşem gollerini hafızalarımıza kazımıştır.






95 - 96 sezonunda son beş haftaya gelindiğinde, kağıt üzerinde Trabzonspor'un tek ciddi rakibi Fenerbahçedir ve Bordo mavililer rakibinin dört puan önündedir. Yani Trabzonspor için şampiyonluk kaçınılmazdır. Hiç kimse ligde kalma mücadelesi veren Vanspor'un bu fırtınayı durdurabileceğine ihtimal vermektedir. Ama beklenmeyen olur. Vanspor'a üç puan bırakan Trabzonspor,  bir puan önünde olduğu Fenerbahçe'yi, Avni Akerde ağırlayacaktır. Maçın henüz ilk bölümlerinde Abdullah'ın golüyle 1-0 öne geçen Trabzonspor, Oğuz ve Aykutun gollerine engel olamazken, Türk Futbol Tarihi'nin en büyük efsanelerinden birinin doğuşuna da şahitlik edecektir. Rüştü Rençber... Trabzonspor, Hami, Abdullah, Ünal, Tolunay ve Şota'yla Fenerbahce kalesini topa tutacak, ama Rüştü'yü geçemeyecektir. Bordomavililer avuçlarının içindeki lig şampiyonluğunu Fenerbahçe'nin almasına engel olamayacaktır.

Türkiye Kupasını da Galatasaray'ın kazanmasıyla birlikte, en güçlü olduğu dönemde hiç bir kupa kazanamayan Trabzonspor yıllarca geri dönüşü olmayacak bir çöküşe ilk adımı atarken, ellerinde kalan tek şey Şota Arveladze'nin tek bir penaltı dahi atmadan 25 golle kazandığı gol krallığıdır.







Şota, golün her türlüsünü atabilen bir oyuncuydu. Çok özel bir yeteneğe sahipti. Benim jenerasyonum çocuklar ilk voleyi ilk röveşatayı Şotada gördü. Ve bizim kuşağımız futbol aşıklarının, mutlaka unutmadığı bir Şota golü vardır. Ve en az bir mahalle maçında, Şota olmuşlardır.



96-97 sezonunu da Trabzonsporda geçiren Şota artık kabuğuna sığamaz ve Avrupa'ya gitme talebini yönetime bildirir.Çünkü artık Türkiye ligi onun yeteneklerine dar geliyordur.. 97 - 98 sezonunun başında, dönemin Avrupa Devi Ajax'la anlaşarak Türkiyeden ayrılır. Kontratındaki beşyüzbin marklık serbest kalma bedeli, ederinin çok altında gitmesine sebep olur.Türkiyede oynadığı 96 maçta 61gol atan Şota. Ayırlıdktan sonra sırasıyla Ajaxda 96 maçta 55 gol, G.Rangersda 95 maçta 44 gol ve Az Alkmaarda 60 maçta 36 gol atmıştır. futbolculuk kariyerinin her dönemi başarılarla dolu olan gürcü forvet. Milli formayı giydiği 66 maçta da 21 gol kaydetmiştir. Son olarak transfer olduğu Levante'nin hazırlık kampında sakatlanan ve uzun süreli bu sakatlık dolayısıyla futbolu bırakma kararı alan Şota, 3 haziran 2008 de ülkesinde yaptığı jübile maçına Trabzonspor'lu eski takım arkadaşlarını çağırır ve futbola böyle veda eder.





Nere giderse gitsin, nerede olursa olsun, benim için Şota her zaman, vücuduna birkaç beden büyük gelen, Vestel reklamlı bordo mavi parçalı formasılya, o uzun burunlu, zayıf laz çocuğu olarak kalacaktır. 









Futbolu bıraktıktan sonra Alkmaarda kalıp Van Gaal'ın in yardımcılığını yapan Şota. yıllar sonra, eski takım arkadaşı Tolunay Kafkasdan boşalan Kayserispor Teknik Direktörlüğü koltuğuna oturacaktır. Türkiyeye dönüşüyle taraflı tarafsız herkesin mutlu olduğu Şota, Kayserisporda yaptıklarıyla ise futbol severlerin takdirini kazanmıştır.

Bana göre ilerleyen yıllarda Avrupa'nın önemli teknik adamlarından biri olacak olan Şota, Türkçesinden, şivesinden, espri anlayışından ve samimiyetinden hiç birşey kaybetmemiş. Basına yaptığı her açıklamasında kendisine olan sempatiyi ve sevgiyi biraz daha arttırmıştır.






ŞOTADAN İNCİLER




ben biliyorum ki ülkemizde youtube'dan transfer yapan kulüpler var. bu çok acı birşey. düşünün bir de youtube kapalı. kapalı olmasaydı kim bilir neler olacaktı? 




yarın ne olacağını bilemeyiz. insan neredeyse orada başarılı olmak ister. kendimi önce burada göstermek istiyorum. hangi kulübü istersin diye sorduğunda herkes bir takım söyler kafasına göre. real madrid, barcelona... ama ben barcelona'ya karşı oynamak istemem. onu biliyorum.





Lig tv muhabiri: (ligde onuncu hafta) genellikle ligde bu haftalarda 3 büyükler ilk 3 sırada olurdu. bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?


Şota Arveladze: benim zamanımda 4 büyük vardı, ne zaman 3 oldu?



Lig tv muhabiri: en çok beğendiğin gollerin hangisi?


Şota Arveladze: Oğlum ve kızım 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder