13 Ekim 2012

MİLLİ MESAİ (TOKAT)


     Hollanda maçı bitimiyle, orta saha ve kadro tercihleriyle ilgili yapılan aşırı eleştiriler sonrası Abdullah Avcı'nın  Estonya karşısına da aynı düzenle çıkmasına iki sebepten ötürü şaşırmamıştım. Birincisi baskılar bizi yıldıramaz politikası, ikincisi ise Estonya'nın zayıf bir rakip olmasıydı. Zira Estonya maçında Mehmet Topal - Emre ikilisi sahada gerekenleri yapmaya yetmişti. Ama o gün Romanya maçı için tercihlerin değişeceğini düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. Bu noktada hayal kırıklığına uğradığımı söylemek durumundayım. 

   Önceki yazımda belirtmiştim; hocanın kafasında Batı Avrupa tandanslı bir futbol anlayışı var. Hollanda ve Almanya Milli takımlarının benimsediği 4-2-3-1 dizilişini tercih ediyor diye. Şimdi bizim futbolumuzda çok büyük bir yanılgı var. Evet bir takımın oyun anlayışı çok belirgin ve net olmalı ama bu sahaya dizilişler öyle abartılacak kadar önemli şeyler değildir. Yeri gelir bir tek oyuncu için tüm dizilişi değiştirirsin. Ama oyun anlayışın baki kalır. Yani sistem bir oyun anlayışını doğurmaz oyuncuların doğru bölgelerde olması bu anlayışı getirir.

   Şimdi, bugün sahada olan ve olmayan oyuncularımıza bakacak olursak; Volkan, Hamit, Emre, M.Topal, Arda, Gökhan gibi Avrupa klasmanında en üstün bir alt düzeyinde sayılabilecek oyuncularından oluşan bir kadro hatta kenarda Nuri var ki, son haftalarda Liverpool'da o da ciddi süreler alıyor. Hepsi tanıdığımız bildiğimiz oyuncular tek tek pozisyonlarını belirtmeye gerek yok. Lakin, günün nispeten kıpırdanan iki ismi vardı Gökhan ve Emre ki bu kıpırdanmanın da ilk yirmi dakikayı geçmediğini söyleyebiliriz. Şu saydığımız oyuncularla böyle bir dizilişte istediğiniz futbolu oynamanız mümkün değil. Oyuncuları hiç değiştirmeden bile çok daha etkili bir milli takım kurabilirsiniz. Şu anda beklenen forma kavuşamamış olsa da Hamit, memleketin iki yönlü nadir orta saha oyuncularından biridir. Mehmet ve Emre'nin yanına alarak oluşturacağınız kademeli bir orta saha hem topa tamamen hakim olacaktır hemde Emre'nin üçüncü bölgeye girebilmesini sağlayacaktır. Bu orta sahayla kolay gol yeme sıkıntısını da bir derece aşabilirsiniz. Arda'yı da kanatlara çekerek hem markajdan kurtarabilir hem daha etkili bir şekilde ceza sahası içerisine toplu veya topsuz koşular yapmasını sağlayabilirsiniz.

Umut kariyerinin hiçbir bölümünde takımın golcüsü olarak yer almamıştır. Hamit gibi statik sayılabilecek bir oyuncuyu savunma arkası koşu yapmasını gerektiren bir pozisyonda oynatıp santrafora Umut'u almak nasıl bir tercih anlamış değilim. Sercan ise bu seviyenin oyuncusu olmamasının yanı sıra çok da bencil. Kolay bir pozisyonda ilk golü yedikten sonra şu hücum hattıyla golü bulmanız artık çok zordu zaten olmadı da.

Savunma ve kale için söylenebilecek birşey yok. Gökhan sezon başının aksine iki haftadır formda. Hasan Ali kalitesi yüksek olmasa da alternatifsiz duruyor. Ömer ve Semih ise çok tecrübesiz olduklarını fazlasıyla bel ediyorlar ama takımda tahammülü en çok onlar hak ediyorlar. 

Rıdvan Dilmen'in bugün devre arasında dikkatlerimizi çektiği müthiş bir nokta vardı. İki takımın yedek oyuncularının ikinci yarıya hazırlanış tarzları arasındaki fark... Sanırım bu tespitten sonra değişiklikler hakkında konuşmak yersiz olur.

Romanya hakkında söyleyebileceğim şey: Hiç öyle iyi bir takım falan değil. Kendimizi kandırmayalım. Adamların forveti Stancu... Galatasaray'a transferi sebebiyle dalga geçilen Stancu. Stoperleri Tamas. Ömer Erdoğan'ın Galatasaray kariyerini bitiren adam. İddia ediyorum oyuncu kaliteleri Orduspor'un üstünde değil. Torje ve Razvan hariç kaliteli diyebileceğimiz oyuncuları yok. 

Peki neden Kazanamadık ? Birincisi biz ne zaman disiplinli savunma yapan bir takımı çözebildik ki ? Ve ne zaman topun arkasında kalarak bir maçtan istediğimiz sonucu alabildik? İkincisi maç boyu topun arkasında kalacağını bildiğin bir takıma karşı şu düzenle ( Oyuncularla değil ) gol bulabilecek bir takım var mıdır?

Ayrıca son iki yılda, birlikte veya ayrı yetmişin üzerinde gol atımş ikilinin, 8 maçtır aynı anda sahada hiç olamamaları ve birinin neredeyse hiç tercih edilmemiş olması, ve ikisinin birden son anda sakatlanmaları ne kadar ironik değil mi ? YEMEDİK...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder