14 Aralık 2011

BİR AVUÇ ATEŞ ...........


Hagi'ye aşıktık biz. Biz  çocukken Galatasaray'ın bütün oyuncuları çok iyiydi ama hepimiz Hagi'ye hastaydık. Çünkü o bambaşkaydı ve malesef otuzbeş yaşındaydı. Bir gün Hagi'siz kalacak olmanın üzüntüsünü hafifletecek tek şey vardı. Veliahtı yetişmekteydi. Beklendiği üzere Hagi, UEFA Kupası'nın alındığı sezondan bir sene sonra  futbolu bırakmıştı. Beklenmeyen ise Emre'nin, "Okan abisiyle" birlikte İtalya'nın yolunu tutmasıydı.

Emre için çok erken Okan için ise çok geç gerçekleşmiş bir transferdi.Herşeyden öte Galatasaray yönetiminin çok büyük bir basiretsizliğiydi.



Emre İnter'e gittiğinde hiç kızmadım ben. Hatta gurur duydum.Ama çok üzüldüm. O zamanlar İnter'in Emre ve Okan için nekadar yanlış bir takım olduğunu kavrayamayacak durumdaydım. Benim için İnter Avrupa'nın en  büyük takımlarından briydi. Ronaldo bile oradaydı. Daha ne olsun?

Emre'nin İnter macrası bizim lise yıllarımıza tekabul eder. İnter'in nasıl bir cadı kazanı olduğunu yeni yeni farkettiğimiz yıllar. C. zanetti ile Recoaba arasında, Dalmatlı, Concecaolu saçmasapan birsürü ortasaha oyuncusunun farklı mevkilerde denendiği bir türlü iskelet kadro oluşturulamayan Milan'ın gölgesinde kalmaya mahküm bu takımda bir türlü sürekli yer yer bulamamış. Hector Couper'li İnter'de Hagi'nin veliahtı olmakatan çoktan çıkmış, ekmeğinin peşindeki işçi gibi, hangi pozisyona konsa oynamaya çalışmış bir türlü kendini kanıtlayamamıştı.

O yıllardan hafızam da kalan şeyler herkesle aynı. Lazio'ya attığı iki müthiş gol (bizi çok umutlandırmıştı.). Gazete küpüründe gördüğüm Stam'a vurmaya çalışırken yediği kırmızı kart, İnterin 0-2 yenik götrdüğü maçta 88 de oyundan alınması ve yerine giren Recobanın kalan dakikalarda 3 gol birden atması ve ihalenin Emre'ye kalması.



Emre'nin EPL macerası İnterden farksızdı. Ben yine de çok sevinmiştim. Çünkü New Castel'ın başında eski bir dost vardı. Daha önce Hakan Ünsal, Hakan Şükür ve Tugay Kerimoğlu'na İngiltere'nin kapılarını açan Sunes, Emre'yi Çok istemişti. Gel gör ki New Casle keşmekeşin göbeğiydi ve burada menejerler Arsenal, ManUTD da olduğu gibi yıllarca kalamıyordu. Emre yine pozisyonlar arasında harab oluurken; pepeşe oynadığı iki maçtan sonra beş hafta yatan bir müzmin sakata dönüşmüştü(Euro 2008 de sadece Portekiz maçında oynamış kalan maçları sakat olarak kenardan izlemişti). Pisikolojik sıkıntıları zaten blinen Emre, bir maç sonrası El Hadji Diouf tarafından ırkçılıkla suçlanmış, bir de ırkçı damgası yemişti.

Euro 2008in oynandığı dönemlerde. tüm Galatasaray'lıları derinden yaralayanbir haber Türk Spor Meda'sında yankılanıyordu. Milli Takm'ı ziyarete giden bir Galatasaray'lı Taraftarın saha kenarından sarfettiği sözler herşeyi açıkıyordu.

"Emre Fenerbahçe'ye gitmişssin Yazıkar olsun"


Emre Galataray'lıların evladıydı ve Fenerbahçe'ye gidemezdi. Adnan Polat'ın kendi adına söylediği söz aslında tüm Galatasaray taraftarı için geçeriydi. "Emre'ye kızma hakları vardı."

Çünkü daha br sezon önce, basın tirübününe kol gösterdii zaman, ona sahip çıkan Galatasaray taraaftarıydı.Çünkü Galatasaraytaraftarı ,sırf o kırmızı kart gördü, o oynayamayacak diye final sevincini buruk kutlamıştı. Hıncal Uluç'a onca küfürü Fenerbahçe Taraftarı etmemişti. Ne olursa olsun Sami Yen'de yeri ve 5 numaralı forması herzaman hazırdı. Ve her Galatasaray taraftarı onun bir gün mutlaka yeniden parçalıyı giyeceğine inanıyordu.

Ben Emre Fenerbahçe'ye gittiğinde de fazla kızmadım. Ben Fatih Akyel'e de hiç kızmamıştım zaten(ki Fatih Akyel, Fatih Altaylı'nın kaprisleri yüzünden geçmişti boğazın karşı kıyısına) . Ama çok üzüldüm.Emre'yi çubukluyla göreceğimi hiç tahmin etmemiştim. Ben yine yönetime kızdım. Ama bukez elinden kaçırdkıları zaman kızdığım kadar kızadım. Çünkü Emre pahalı bir oyuncuydu ve o günün şartlarında Emre'yi almaya Galatasaray'ın maddi gücü yetmemiş olabilirdi. Emre'nin de profosyonelliği gereği Fenerbahçe'yle anlaşması gayet normaldi.

Benim gibi Galatasaraylılar Emre'ye "Ben çocukluktan beri Fenerbahçe'liyim" dediğinde kızdılar. Hem de çok kızdılar. Çünkü aldatıldıklarını hissettiler. Hem gereksiz. Hem aptalca bir açıklamydı bu. Zira bizler Emre'nin, Avrupa yıllarında Türkiye ile ilgili verdiği demeçlere" Bir Galatasaray taraftarı olarak" diye başladığına defalarca şahit olmuştuk. Hatta bir arkadaşımın katıldığı bir panelde kendisine yöneltilen "Türkiye ligi'nin şampiyon kim olur?" sorusuna; "FB olmasın da kim olurasa olsun diyecek kadar Galatasaray'lıydı.

Emre'nin Fenerbahçe serüveni futbol ve sakatık performansı olarak bakıldığında eski yllarına nazaran iyi geçse de pisikolojisini iyice bozdu. Yaşı ve tecrübesi ile ligin abileri konumuna gelmiş ama bu abiliği tam algılayamamıştı. Halbu ki onun Ergün gibi Popescu, Taffarel gibi örenk abileri vardı. Hiç değilse Alex'e  öykünebilirdi. Ama o gün geçtikçe hırsla rakibine faul yapan, (ki normaldir) rakibinin yaptığı en ufak şarjdan sonra üstüne yürümeyi marifet sanan, herşey bir tarafa en ufak bir hatasında kendi takım aradaşına bağırmayı liderlik sanan ve kendi arkadaşıyla kavga etmekten çekinmeyen bir adam haline geldi. Andre Santos, ve Cristian bir tarafa, Yüzündeki amahçup ifadeyle kendisine " Ne yaptım Abi" diyen Gökhan gönüle karşı tavrı bir Galatasaray'lı olarak beni bile çieden çıkardı.

Emre bu olmamlıydı. Bu gün Bülen Timurlenk Abinin yazısında dediği gibi Emre aslında de olması beklenen kişi olamadığı  için bu oldu belki de.




2000-2001 sezonu penaltı atışlarıyla sonuçlanan enfes Türkiye kupası maçı (yer Kadıköy. Ozaman Tek maç usulü oynanıyor) Kankam ve Babası Ethem amca ikis de çok koyu fenerli. Bir posisyonda Jhonson Emre'ye arkadan bastı ve yirmi yaşındaki Emre bir anda arkasına dönüp kendisinin iki katı olan Jhonson'a öyle bir saldırdı ki. Ethem amca yıllar sonra Fenerbahçe formasıyala destekleyeceği  Emre'ye notunuşu sözlerle veriyordu.

"Bir avuç ateş O..... Ç......"




Emre hiç değiştiremedi kendini. Geliştiremedi de. Bu ülkenin hep en iyi oyuncularından oldu. Ama asla olması gereken kadar iyi olamadı. Hatta o yirmi yaşındaki Emre'yi de aşamadı hiç. Bir avuç ateş hiç sönmedi. harlandıkça harlandı yangın oldu. içindeki ateş büyüdü içine aldı Emre'yi


Emre'yi tanıyanlar özel ahayatında çok iyi biri olduğundan bahsederler hep inanırım. Ama adama şunu da sorarım. Özel hayatınızda Emre'yle kaçkez ters düştünüz? İnönü'de yükselen o kol Emre'nin özel hayatı değil miydi?  Yarın bir basın toplantısı düzenleyecek ve Aykut Hoca'sından özür dileyecek Emre. Zaten kendisi için bir haftadır dolaşan A. Madrid söylentileri var. Fenerbahçe Emre'nin boşluğunu kolay kolay dolduramaz. Ama Emre içindeki boşluğu nasıl dodrur bilmiyorm.Ve Özel hayatında çok iyi olduğu söylenen bu insan için aklıma  otuz yasında futbolu bırakma kararı alan Jesus Almeyda'nın şu sözleri geliyor.

"Biz futbolun sahte dünyasının içindeyiz. bu tamamen düzmece bir dünya. bize basit bir oyun oynamamız için milyonlarca dolar ödeniyor. ama biz sadece sistemin devam etmesi için kendini satan köleleriz. ben sadece futbolcu almeyda değilim. bir insanım, bir babayım ve bir çiftçiyim. işte bu benim. ve futbolun içinde kaldığım her gün gerçek almeyda’dan uzaklaşıp, kişiliğimi yitiriyorum"


 
Emre'nin Pisikolojisini değerlecek bilgiye sahip değilim. Bana da düşmez açıkçası. Ama bundan üçyıl önce Fenerbahçe'ye transfer olduğu dönemde Bülent Timurlenk'n Aceto blog da payaştığı yazıyı okumanızı tavsiye ederim.   http://acetobalsamico.blogspot.com/2008/09/90larn-sezercikiemre-belzolu.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder